Sınıftasınız, öğle yemeğinden yeni dönmüşsünüz. Eğitmen size konuyu tüm ayrıntıları ile aktarıyor. Tahtada bir Powerpoint sunumu açık. Maddeler halinde bilgi karşınızda duruyor. Önünüzde de eğitimin kitapçığı var. Keşke o pastayı yeseydim ya da bir kahve daha içseydim diye düşünüyorsunuz. Sunumda fotoğraflar ve karikatürler de var. Bir tahtaya bir Instagrama’a, bir kitapçığa bir Facebook’a, bir eğitimene bir de Linkedin’e, Twitter’a Snapchat’e bakıyorsunuz. Saat kaç olmuş diye arada merak da ediyorsunuz. Ve daha ara vermeye 1 saat var…
Ertesi gün bu eğitimin %30’unu, bir hafta sonra da sadece %10’unu hatırlayacağınızı söylesem ne dersiniz? Halbuki eğitimi ayarlamak için ne kadar çaba harcanmıştı. Eğitim isteği yapabilmek için yöneticinizi ikna etmeniz 1 belki 3 ay sürmüştü, eğitim isteğini İnsan Kaynakları’na bildirdikten sonra kabul edilmesi için de belki bir o kadar da beklemiştirniz. İstediğiniz eğitmenin boş zamanını yakalamak için beklediğiniz süreyi de düşünürsek en az 6 aylık zorlu bir süreç sonunda eğitim günü nihayet gelmişti. Şimdi eğitim bitti ve elinizde kala kala %30’luk bilgi kaldı. Zaman geçtikçe daha da azalacak.
Kim %30 ile yetinmek ister ki? Hiç kimse!
Zekâ mı ve Bilgi mi?
Dünya nüfusunun zekâ eviyesinin yükseldiğine, hem de öyle böyle değil çok yükseldiğine inanmaktadır. [Dr. James Flynn’in teorisidir, ‘Flynn Etkisi’ denmiştir.]
“Eğer bugün on sekiz yaşındaki insanlarını on, yirmi, otuz, kırk, elli yıl öncesinin on sekiz yaşındaki insanlarıyla karşılaştırırsanız IQ testlerinde çok daha yüksek puanlar elde edersiniz.’
Evet, zekâmız artmış.
1986 yılında bir günde erişebildiğimiz içerik 40 sayfalık bir gazeteye denkken 2007 yılında 174 sayfalık bir gazete içeriğine denkmiş. 20 yılda 4,5 kat artan bilgiye erişim belki de son 5 yılda 10 katına bile çıkmış olabilir. Artık bilgiye sadece gazetelerden değil Instagram, Twitter, Facebook, Linkedin, Slideshare, Youtube vb. gibi sosyal medya ile de erişebiliyoruz. Youtube’a her dakika 48 saatlik video yükleniyor. Akıllı telefonlarımız sayesinde bilgi bir işaret parmağımız kadar yakın.
Evet, daha çok bilgiye daha çabuk ve daha kolay erişiyoruz.
Şu anda hem daha zekiyiz hem de bilgi ile çevrelenmiş durumdayız. Spor yaptığımızda nasıl ki kaslarımız güçleniyorsa beynimizi de kullandıkça gelişeceğini düşünen bilim insanları var. Hatta spor yapanların zekalarının arttığıyla ilgili çalışmalar da var.
Zekâ ve bilginin öğrenme isteğimize etkisi var mı? Dün ya da bugün ya da bir önceki gün koşa koşa gitttiğiniz bir toplantı ya da eğitim var mıydı?

Oynayarak Öğrenir Miyiz?
Periyodik cetveli, divan edebiyatı şiirlerinin kafiye türlerini ya da Kepler Yasası’nı hatırlıyor musunuz?
Macarena şarkısı çaldığında hepimiz dansının nasıl yapıldığını kesinlikle hatırlıyoruz, değil mi? Bisiklete binmeyi, sayı olur mu bilemeyiz ama nasıl basket atacağımızı da hatırlıyoruz. Bunları öğrenirken öğrenmek için bilinçli olarak çaba harcadık, yaparken ise hiç çaba harcamıyoruz. 10 yıldır bisiklete binmiyoruz diye gidip özel ders almıyoruz. Kas hafızamız ezberimizden daha güçlüdür. Zihnimizi ve bedenimizi birleştirdiğimizde kesinlikle daha iyi öğreniyoruz ve daha uzun süreli hatırlıyoruz, di mi?
Kinestetik Öğrenme Süreci
Öğrenmeyi, çözüm üretmeyi, katılımı gerçekleştirebilecekleri güvenli ve zengin bir çevre yaratıp katılımcıların bu çevre ile bağ kurmasını sağlayarak öğrenme verimliliğini en yüksek seviyeye çıkarabiliriz. Katılımcıların soru sormasına, yanıtları kendilerinin vermesi, sorun çözmeyi amaçlayan samimi ve işbirliğini geliştiren yöntemlerle katılımcı birincil olarak öğrenme ve çözüm üretme sorumluluğunu kendiliğinden alacaktır. Yöntemler sözsel, görsel, işitsel, dokunsal -hatta kokusal -duyuları ile hareketi birleştirmelidir.
Kinestetik öğrenme süreci dinleme, görme, uygulama ve yaratma etkinliklerinin hepsi birleşerek oluşur. Hareket ve eylem, dinleme etkinliğinin önüne geçer. Merak duygunuz harekete geçer. Yaratıcılığınızı ortaya çıkarır.
Eğer Macarena şarkısını duyduğumuzda dansını yapabiliyorsak neden aynı şeyi eğitim konularına uygulamayalım ki?
LEGO® SERIOUS PLAY® Yöntemi ve Kinestetik
LEGO® SERIOUS PLAY® yöntemi, kinestetik öğrenmenin somut halidir, öğrenme kurallarını değiştirecek en önemli aktörlerden biridir:
- “Yapamam” Demeyi Yerle Bir Ederiz.
‘Ben hiç yaratıcı değilim’ ya da ‘Benim hiç fikrim yok’ ya da ‘Yapamam bunu çok saçma’ ifadeleri yerine yaratıcılığınızı ortaya çıkarmaya heveslendirilirsiniz.
- Takım Olarak Problem Çözeriz.
Fikirlerin yıkıcı bir şekilde çarpışması yerine yapıcı tartışmalarla takım içerinde sinerji sağlayarak problemleri ele alırız ve çözeriz.
- Kalıpları ve Klişeleri Ortadan Kaldırarak Öğreniriz
‘Biz hep böyle yapıyoruz’ ya da ‘bu böyle de çalışıyor’ ya da ‘bunu değiştirmeye son çalışan kişiden haber alınamıyor’ ifadeleri yerine ‘daha iyisini yapabiliriz’ fikrini canlı olarak yaşarsınız.
Son Söz
Size LEGO® SERIOUS PLAY® yöntemini sıklıkla kullanmanızı öneriyorum. LEGO® parçalarınu kullanarak toplantı/eğitim/çalışma konusuyla ilgili kendi fikrilerinizi ve anlayışınızı gösteren üç boyutlu modelleme yapmanızı sağlarsam çok daha fazlasını hatta tüm atölye çalışmasını hatırlayabilirsiniz. Gerçekten! Çünkü doğrudan katılacaksınız, telefonunuzu sadece yaptığınız modellerin fotoğrafını çekmek için kullanacaksınız. Hatta aylar sonra karşılaşsak bile hem ben hem de siz yaptığınız modeli hatırlayacaksınız. Yöntemi hiç duymadıysanız en azından aylık buluşmalarımıza katılabilirsiniz. Aylık buluşmalarımızın tiryakisi olanlar var, isterseniz bir buluşmaya katılın ve yaşayın.